Balık tutmuşluğumuz pek yok. Yani İstanbul’daki yaşantımıza baktığımızda bunu yapma imkanımız da pek olmuyordu. Fakat Marmaris İçmeler‘de yaşamaya başlayınca kendimize balık tutmayı da hobi edindik. Bisikletlerimize atlayıp sahilde gelip oltalarımızla balık tutmayı öğreniyoruz. Bu zaman içerisinde geliştirdik kendimizi bu konuda. En azından artık oltanın ucuna taktığımız zilleri, oltayı fırlatırken çıkarmayı unutmuyoruz.:)
Merakımızı çevremizdekilerle paylaşır olduk. Bizlerden oldukça büyük olan İzzet abimiz bizi balık tutmaya davet etti. Kendisinin 8-10 kişilik özel tekne turları düzenlediği bir teknesi var. Marmaris’teki çok güzel koylara götürüyor insanları. Misafirlerinin gün boyu turda keyifli ve eğlenceli dakikalar geçirmelerini sağlıyor. Sezon bittiğinde zamanını kendisine ve ailesine ayırıyor. Bir gün bizi arayıp “Ben balığa çıkıyorum gelir misiniz?” deyince bizde hemen “Tabiki” dedik ve ertesi sabah saat 8 de balığa çıktık. “Balığa çıktık” yada “balıktayız” sözünün aslında ne keyif dolu, ne eğlenceli, ne huzur verici anlamlar barındırdığını anlamış olduk. Biz acemilere, İzzet abi bütün sabrıyla makarayla nasıl balık tutacağımızı, misineyi nasıl tutmamız gerektiğini, balık yemini nasıl hazırlayacağımızı, balığın geldiğini nasıl anlayacağımızı göstererek anlattı. İyi bir öğrenci olsak gerek olayı çözdük, birazda acemi şansı ile 26 tane lapa, 1 tane mercan, 1 tane hani balığı tuttuk. 🙂
Sabah 08:00 de çıktığımız balıktan 17:00’de döndük. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık bile. Denizin üstünde olmak gerçekten çok farklı bir duygu. Balığı beklerken masmavi denize bakarken uzaklara dalmak, sakinleşmek doğanın tadını çıkarmak bu olsa gerek. Terapi gibi bir şey. Denizde olmaya doyamadık. Bir sonraki balık maceramız nasıl olacak bakalım.